PYRAMUS VE THISBE 'NİN KIZIL MEYVESİ

 Herkese merhabalar aşna ve vişnelerim ,

Yine kanınızı donduracak güzel bir efsane ille geldim..

Sizlere karadut ağaının koyu kızıl meyvelerinin asllında bir zamanlar kar beyazı olduğunu biliyor muydunuz desem ?

Sizce nasıl oldu da renk  değiştirdiler ?

Pyramus ve Thisbe'nin efsanevi aşkından bahsetmeden geçmek istemedim ve bu hikaye size sorunuzun cevabını vereektir desem.. 

Pyramus , Kraliçe Semiramis'in ülkesi Babil'in en yakışıklı genci desem abartmış olmam Thisbe ise neredeyse en güzel bir kadındı.

Birbirlerine komşu evlerde yaşayan bu iki genç , birbirlerine aşık oluyorlar ama aileleri evlenmelerine izin vermiyorlardı. 

Anak ailelerin bu itirazı gençlerin aşkını giderek büyümesine mani olmuyordu , çok geçmeden evlerini birleştiren ortak duvarda küçük bir çatlağın olduğunu keşvettiler.

Artık bu çatlaktan hiç değilse birbirlerinin seslerini duyabiliyorlar , sevgi dolu sözler fısıldıyorlardı. 

Bir sabah şafak yıldızları ortadan kaldırıp güneş çimenlerin üzerindeki kırağıyı erittiğinde her zamanki yerlerinde buluştular. Kötü talihlerine lanetler yağdırdıktan sonra ertesi gece el ayak çekiline , kimselere görünmeden evlerinden ayrılıp buluşmaya karar verdiler.

Bulışaakları yeri suların dışındaki Ninus'un türbesi olarak belirlediler. 

Erken gelen , pınarın yanında ki dut ağacının altında diğerini bekleyecekti. 


Thisbe o gece tanınmamak için başını kocaman bir  şalla sardıktan sonra ailesine görünmeden evden koşarak uzaklaştı ve türbenin olduğu yere gelerek  kararlaştırdıkları gibi dut ağacının altına oturup beklemeye başladı. 

O sırada gecenin koyu karanlığında , çenesinden süzülen kanlardan , avdan döndüğü anlaşılan dişi bir aslanın hararetini gidermek için pınara doğru geldiğini gördü. 

Gördüğü manzaranın dehşetiyle kendini hemen yanında ki bir mağraya attı. 

Bu arada aceleden  şalını düşürdüğünü fark ettiğin de aslana yem olma korkusundan geri dönemedi.. 

Aslan suyunu içip ormana dönmek için yola koyulurken , yerdeki şalı görüp ve kanlı ağızıyla yoklayıp didikledikten sonra yoluna devam etti. 


Gecikmiş olmanın telaşıyla hızlı hızlı buluşacakları yere doğru yürüyen Pyramus , kumda aslanın ayak izlerini fark edip de biraz ötede yerde duran kanlı şalı da görüne Thisbe'nin bu dağ aslanı tarafından öldürüldüğüne inandı ve bu büyük acıyla , 

 ''Ah benim şansız sevgilim , senin ölümüne ben sebep oldum. Canımdan çok sevdiğim sen , aşkımızın ilk kurbanı sen oldun. Arkandan geleceğim . Bütün kabahat bende , seni böyle tehlikeli yere çağıran bendim senden öne gelemedim.. 

Hey aslanlar !! Kayalıklardan çıkıp gelin ve bu suçlu bedenimi dişlerinizle parçalayın '' diye bağırdı.

Yerdeki kanlı şalı alarak , bulışakları ağaın altına geldi ve şalı gözyaşlarıyla ıslatarak öpmeye başladı. 

'' Bu şalın desenine benim kanımda karışacak ! '' diyerek kılıcını çekip kalbine sapladı. 

Yaradan fışkıran kanlar toprağa yayıldı , ağacın köklerine ulaşarak gövdesinden meyvesine yükseldi ve ağaçtaki beyaz dutları baştan aşşağıya kırmızıya boyadı. 

Bu sırada korkudan ttreyen Thisbe , sevgilisini hayal kırıklığına uğratmamak için usulca mağradan dışarı çıktı. 

Atlattığı tehlikeyi ona anlatmak için sabırsızlanırken ağacın yanında kırmızı dutları görünce , bir an yanlış yere geldiğini düşündü. 

Böyle tereddüt ederken yerde can çekişen Pyramus'u gördü ve haykırmaya başladı. 

Ve '' Ey ağaç bu kıyımın izlerini sakın kaybetme  dutların, kanımızın anısını hep taşısın.'' 

Diyerek kılıcı kendi göğsüne sapladı. 

Bu acıyı duyan titanlar ve Zeus bu dieği kabul ederek  Thisbe'nin dileğini gerçekleştirdi , ve  o günden sonra dut ağacı onların anısına meyvelerini koyu kızıl renkte verdi..

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Guzel olmuş herzamanki gibi

Popüler Yayınlar